(Bu bir TV haberidir)
15 Mayıs 2015 Cuma
8 Mayıs 2015 Cuma
Sanal dünyanın mimarları: Oyun tasarımcıları
Not: Haberde kullanılan oyun fotoğrafları, oyunların internet sitelerinden alınmıştır.
Haber: Şahin ALP
Fotoğraflar Şahin ALP
(Bu bir fotoröportaj haberdir.)
1 Mayıs 2015 Cuma
24 Nisan 2015 Cuma
Negatifi at, yerine pozitifi koy!
Tıp her zaman her derdimize tam
olarak çare olamadığı için alternatif tıp diye bir alan var. Günümüzde birçok
alternatif tıp tekniği, insanlar tarafından dertlerine çare olarak görülüyor.
Fakat bunların arasında öyle bir alan var ki, o bildiğimiz geleneksel
alternatif tıp tekniklerinin hiç birine benzemiyor. İnsanın içindeki kendi
enerjisinin ortaya çıkmasını sağlayan, şifalı bitkileri ve taşları tedavi için
kullanan Bioenerji alanından bahsediyoruz.
Bu alanda kendilerini yetiştiren ve “Bioenerji Uzmanı” olarak
adlandırılan kişiler, bazı rahatsızlıkların tedavisinin uzaktan bile gerçekleştirilebileceği
görüşünde. Ülkemizde bu işi yapan kişilerin sayısının oldukça az olmasına
karşın birçok kişinin şifa bulmak için bu yola başvurması, bioenerji
uzmanlığını günümüzün gözde mesleklerinden biri haline getiriyor.
Hüseyin DİKER - Bioenerji Uzmanı
Uzakdoğu ve Batı ülkelerinin
birçoğunda hastanelerde uygulanan bir tedavi yöntemi haline gelmeye başlayan bioenerji,
tıbbi olarak açıklaması yapılamadığından dolayı ülkemizde henüz çok gelişme
gösteremeyen bir alan. Buna rağmen bioenerji uzmanlarına başvuran insan
sayısının gün geçtikçe artması ise göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Sınav
stresinden şikayetçi olan öğrencilerden tutun da sakatlığının bir an önce geçmesini
isteyen sporculara kadar her kesimden insan, bioenerji uzmanlarının kapısını
çalıyor. Öyle ki, bu kişiler arasında kendi derdinin dermanını kendi alanında
bulamayan doktorlar bile var. Uzaktan tedavinin mümkün olduğunu savunan bioenerji
uzmanlarına yurtdışından başvuran hastalar da yok değil. Biz de bu hafta, Işık
Bioenerji ve Kişisel Gelişim Merkezi sahibi ve Bioenerji Uzmanı Hüseyin Diker
ile mesleğinin ayrıntılarını öğrenmek üzere küçük bir söyleşi gerçekleştirdik.
İnsan vücudunda "Çakra" denilen 7 ayrı enerji noktası bulunuyor
(Bu bir multimedia haberdir.)
Haber: Şahin ALP
Fotoğraf: Şahin ALP
Kamera: Şahin ALP
17 Nisan 2015 Cuma
Tüm dertlerin devası Fizik Tedavi Uzmanı
(Bu bir fotoröportaj haberdir)
Haber: Şahin ALP
Fotoğraflar: Şahin ALP
10 Nisan 2015 Cuma
Bir alternatif meslek hikayesi
Manisa’nın Soma ilçesinde geçtiğimiz yıl bir kömür
madeninde meydana gelen kaza sonucu 301 işçi hayatını kaybetti. Madende yaşam
odasının bulunmaması ise ölü sayısının bu denli yüksek olmasının başlıcaca
sebebi olarak gösterildi. Türkiye ancak bu kazadan sonra iş güvenliğine verilen
önemin yetersizliğini fark etti. Bu büyük felaketin sonucunda tüm firmaların iş
güvenliği uzmanı çalıştırması ve işçilere güvenlik konusunda eğitim verilmesi
zorunlu hale getirildi. Sektörde iş güvenliği uzmanı sayısı yetersiz olduğu
için de mühendislik, mimarlık gibi bölümleri bitirenlere kısa bir eğitim
verilerek bu açık kapatılmaya çalışıldı. Hal böyle olunca iş güvenliği
uzmanlığı bir anda patladı ve günümüzün alternatif meslekleri arasında yerini
aldı.
Serap Palut - İş Güvenliği Uzmanı
Kimdir? Ne iş yapar?
İş
güvenliği uzmanlarının görevleri arasında eğitim, ortam gözetimi, raporlama ve
tespit-öneri defterinin tutulması yer alıyor. İş güvenliği uzmanları, her
sektörden firmalarda çalışan işçilere, iş sağlığı konusunda eğitim veriyor.
Daha sonra verilen bu eğitime dikkat edilip edilmediği konusunda hem iş veren
firmaları hem de işçileri gözetliyorlar. Ortam gözetiminden elde edilen
sonuçları da bir rapor halinde hazırlayarak işverene sunuyorlar. Ayrıca,
Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan denetleme için gelen
müfettişlerin, firmanın iş güvenliği kurallarına uyup uymadığını kontrol etmesi
için tespit-öneri defteri tutuyorlar. Sıfır Risk OSGB (Ortak Sağlık ve Güvenlik
Birimi) çalışanı olan İş Güvenliği Uzmanı Serap Palut, tespit-öneri defterinin,
uzmanın görevini gereğiyle yerine getirdiğini gösteren belge olduğunu ifade
etti.
Gel vatandaş! 15 günde uzmanlık!
İnsan
hayatı söz konusu olduğu için büyük bir vicdani sorumluluk gerektiren iş
güvenliği uzmanlığı, özellikle inşaat mühendisleri ve mimarlar tarafından bir
ek gelir kapısı olarak görülüyor. 15 günlük bir eğitimle iş güvenliği uzmanlığı
belgesi alabiliyorlar. Bu sayede çalıştıkları firmalarda hem kendi işlerini
yapıp hem de buna ek olarak iş güvenliği uzmanı olarak görev yapıyorlar. Ancak
bu durum, üniversitelerin iş sağlığı ve güvenliği bölümünden mezun olanların
önünde büyük bir engel. Çünkü büyük firmalar, zaten kendi personeli olan bu
kişileri daha az ücretle iş güvenliği uzmanı olarak çalıştırıyor ve bu sektörde
maaşların düşmesine sebep oluyor. İş sağlığı ve güvenliği bölümü mezunu olan
Serap hanım, bu durumun adaletsizlik olduğunu ve iş kalitesini düşürdüğünü dile
getirdi. İş güvenliği uzmanı olmak için 15 günlük bir eğitimin yeterli
olmadığını vurgulayan Serap hanım, bunun sebebinin ise henüz sistemli bir
çalışmanın olmamasından kaynaklandığını söyledi.
İşçilerin güvenliği için iş yerlerinde birçok uyarı levhası bulunuyor
Uzman çok, işin ehli yok
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın firmalara iş güvenliği uzmanı çalıştırma
zorunluluğu getirmesiyle birlikte, iş güvenliği firması ve iş güvenliği uzmanı
sayısında büyük bir artış meydana geldi. Sektördeki açığı fırsat olarak gören
ve alternatif bir meslek arayışında olan çoğu kişi, bir anda bu alana yönelmeye
başladı. 27 Aralık 2014’te İş Güvenliği Uzmanlık Sınavı’na giren Serap Hanım, o
tarihte bu sınava katılan 32 bin aday olduğunu söyledi. Kendisinin çalıştığı
Sıfır Risk OSGB Şirketi’nin de bir yıl önce kurulduğunu belirten Serap Hanım,
bu işi yapan kişi sayısının arttığını, ancak işi bilen insan sayısının az olduğunu
vurguladı.
Uzman dediğin bağımsız olacak
İşgüvenliği
uzmanlarının en büyük sorunlarında biri, çalıştıkları iş güvenliği firması ve
onlardan hizmet alan müşteri firmalar ile kendi sorumlulukları arasında
kalmaları. Bu sorunun başlıca sebebi ise tespit-öneri defterinin doldurulması
konusu. Bazen firmalar iş güvenliği uzmanlarından gördükleri eksiklikleri
tespit-öneri defterine kaydetmemelerini isteyebiliyor. Bünyesinde çalıştıkları
iş güvenliği firmaları da müşterilerini kaybetmemek adına iş güvenliği
uzmanından bunu kabul etmesini isteyebiliyor. Böyle bir durumda ise iş kazaları
kaçınılmaz hale geliyor. Serap Hanım, bu tip durumların önüne geçmek için iş
güvenliği uzmanının bir firmadan bağımsız olarak çalışmasının en doğrusu
olacağı görüşünde.
İş yerindeki güvenlik uyarılarını dikkate almak hayat kurtarıyor
Eğitim şart
İş
kazalarının birçoğunun ihmalden kaynaklandığını belirten Serap hanım, bu
ihmalin bazen firmadan kaynaklandığını, bazen de işçilerin kendi ihmalleri
olduğunu vurguladı. Sahada çalıştıklarında en çok gördükleri eksikliklerin
çalışırken emniyet kemeri kullanılmaması ve baret takılmaması olduğunu belirten
Serap hanım, “kaza geliyorum demez ancak gelmeden önce görmek gerek” dedi. Hem
işverene hem de işçilere iş sağlığı güvenliği eğitiminin önemini aşılamak
gerektiğine dikkat çeken Serap hanım, iş kazalarının hiçbir zaman yüzde yüz yok
edilemeyeceğinin ancak ihmallerin önüne geçilerek en alt seviyeye
indirilebileceğinin altını çizdi.
(Bu bir fotoğraflı haberdir.)
Haber: Şahin ALP
Fotoğraflar: Şahin ALP
3 Nisan 2015 Cuma
Üçü bir arada!
İnsanların
hayatlarını kolaylaştırmak üzerine yapılan projeler insanlık tarihi boyunca her
dönemde değerli olmuştur. Özellikle içerisinde bulunduğumuz bu zaman diliminde,
eskiden insanların kol kuvvetiyle yaptığı işleri makinalara yaptırarak insan
emeğinin daha verimli işlerde kullanılması, yaşadığımız çağda yapılan en güzel
işlerden biri. Bu bağlamda düşünüldüğünde mühendislerin geliştirdikleri yeni
teknolojiler de paha biçilemez bir hale geliyor. İnsan yapımı teknolojik
aletlerin akıllandırılarak daha fazla özelliğe sahip hale getirilmesi ise,
üretim bandının vazgeçilmezleri arasında yerini aldı. Eski dönem bilim kurgu
filmlerine konu olan olayların birçoğu günümüzde gerçeğe dönüşmüş durumda.
Bunun baş mimarları olarak da yazılım, elektrik-elektronik ve makina
mühendisleri gösteriliyor. Fakat günümüzde bu üç alanı da bünyesinde bulunduran
yeni bir dal ortaya çıkmış durumda. Mekatronik mühendisliği.
Ömer YAVAŞ - Mekatronik mühendisi
Mekanik ve elektronik kelimelerinin
birleşiminden adını alan mekatronik mühendisliği, mühendislik alanın yeni gözde
üyesi. 2008 yılında ülkemizde yalnızca üç üniversitede lisans düzeyinde bölüm
olarak açılan mekatronik mühendisliği, bugün 20 üniversitede lisans düzeyinde
bölüm olarak bulunuyor. Bünyesinde hem
yazılım, hem makina, hem de elektrik-elektronik öğretilerini barındırması
sebebiyle de gençler arasında çok fazla rağbet görüyor. Büyük üretim firmaları
da klasik mühendisler yerine bu çok özellikli yeni nesil mühendisleri
bünyelerine katmayı tercih ediyor. Mesleklerinin henüz çok fazla tanınmaması ve
bazı firmaların bu yeni nesil mühendisleri işe alım sürecinde çekingen
davranmaları, mekatronik mühendislerinin bugün tek sorunu. Ancak bu sorun
mekatronik mühendisliğinin geleceğin mesleği olarak gösterilmesi önünde engel
teşkil edecek kadar büyük değil.
Ömer Yavaş, Teknosin Kodlama Sistemleri A.Ş.'de çalışıyor
(Bu bir multimedia haberdir)
Haber: Şahin ALP
Fotoğraflar: Şahin ALP
Kamera: Şahin ALP
27 Mart 2015 Cuma
Modern çağın kahinlik bilimi: Aktüerya
Türkiye’deki üniversiteler her yıl yüzbinlerce
mezun veriyor. Bu mezunlardan kimileri zor da olsa iş bulabilirken, bir çoğu bu
kadar şanslı olamıyor. Bu yüzden insanlar, iş bulmak için üniversiteden sonra
da çok çaba sarf etmek zorunda kalıyor. Altı yıllık bir tıp fakültesi okuduktan
sonra bir kadroya yerleşebilmek için TUS sınavına giren doktor adaylarını
düşünün mesela. Doktorluk ne kadar gözde bir meslek olsa da, ülkemizde bu
mesleği yapan yaklaşık 130 bin kişi var. Peki nüfusu 76 milyonun üzerinde olan
Türkiye’de öyle bir meslek düşünün ki, toplamda bu işi yapan yalnızca 269 kişi
var. Bunların da sadece 122’si sicile kayıtlı olarak bu mesleği icra ediyor. Sayıları
parmakla gösterilecek kadar az bu meslek erbaplarının yaptığı işin adı
Aktüerlik (Aktüerya).
Alper ÜNLENEN - Aktüer
Bulunmaz Hint kumaşı mı?
Birçok çeşitli tanımı yapılmakla
birlikte en yaygın şekliyle Aktüerya; “hayat
sigortalarının ilk
uygulamaları ile birlikte 1792 yılında İngiltere’de ortaya çıkmış olan, sigorta, uzun vadeli yatırımlar
ve emeklilik ile
ilgili fiyatlandırma ve risk analizine yönelik hesaplama ve tahmin yöntemlerinin bütününü
içeren bir bilim dalı” olarak tanımlanmaktadır. Bu bilim dalı ile uğraşan Aktüer
de; “gelecekteki finansal riskleri değerlendirerek ve gelecekle ilgili öngörüde
bulunarak şirketlerin atması gereken adımları belirleyen kişi” olarak
tanımlanıyor. Ülkemizde aktüerlerin sayılarının bu kadar az olmasına karşın,
sürekli olarak yatırımların arttırması ise Aktüerliği en gözde mesleklerden biri
haline getiren sebeplerden yalnızca bir tanesi. Durum böyle olunca Aktüer’de
haliyle bulunmaz Hint kumaşı oluyor.
“Aktüerya, bir kurumun direksiyonudur”
Aktüerlik mesleği genellikle
sigortacılık sektörü ile birlikte düşünülse de çalışma alanı oldukça geniş bir
meslek dalı. Aktüerler, sigortacılık, bankacılık, yatırım firmaları, borsa,
birleşme ve satın almalar gibi çeşitli alanlarda kendilerine çalışma
sahası bulabiliyorlar. Hacettepe Üniversitesi İstatistik bölümü mezunu olan,
aynı zamanda Aktüerler Derneği Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Alper
Ünlenen, yaptıkları işi kısaca “bir kurumun direksiyonu olmak” şeklinde
tanımlıyor. Uzun yıllar birçok sigorta şirketinde çalışan ve daha sonra
Aktüeryal Sigorta ve Danışmanlık Şirketi’ni kurarak kendi işinin patronu olan
Alper bey, yurtdışında aktüerlerin kendilerine daha fazla çalışma alanı
bulduğunu ifade etti. Amerika’da sayıları 16 bin, İngiltere’de 17 bin,
Almanya’da 3 bin olan aktüerler, devlet
kurumlarında, yerel yönetimlerde ve üniversitelerde de çalışma alanları
bulabiliyor.
Matemetik ve analitik düşünce gerektiriyor
Türkiye’de Hacettepe ve Marmara
Üniversitesi’nde lisans düzeyinde bölümü bulunan aktüeryanın, Bahçeşehir, ODTÜ
ve Marmara Üniversitesi’nde de yüksek lisans düzeyinde eğitimi veriliyor. Aktüer
olmak için meşakkatli bir yolu göze almak gerekiyor. Ülkemizde T.C Hazine
Müsteşarlığı ve TEGEM’in yaptığı sınavları başarıyla geçerek Aktüer ünvanı elde
edilebiliyor. Bu mesleğe yıllarını veren Alper bey, iyi bir aktüer olmak için
bazı özelliklere sahip olmak gerektiğini belirtti. Temeli matematik ve
istatistik bilimlerine dayanan bu meslekte başarılı olabilmek için öncelikle
matematiği sevmek gerekiyor. Buna ek olarak ise Analitik düşünce yetisi ve yabancı
dil bilgisi şart. Aslında yaptıkları işin yabancı dil bilgisi ile bir alakası
olmadığını söyleyen Alper bey, yabancı dilin bu işi yapacaklara kendilerini
geliştirmeleri hususunda lazım olacağını vurguladı.
Aktüerlik, küresel anlamda geleceğin mesleği
Ülkemizde henüz hak ettiği değeri
göremeyen aktüerlik, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde de en değerli mesleklerden
biri olarak kabul ediliyor. Hatta 2013 yılında yapılan ve Career Cast internet
sitesinde yayınlanan oylamada, yılın en iyi meslekleri listesinde Aktüerlik 1.
sırada yer alıyor. Birçok gazete ve dergide yayınlanan geleceğin meslekleri
kategorisinde de her zaman ilk sıralarda bulunuyor. Bir kuruma bağlı olarak
çalışabildikleri gibi, serbest olarak da bu mesleği yapabilen aktüerler, birçok
büyük kurumsal firmalara da danışmanlık hizmeti verebiliyor. Tecrübeli
aktüerlerin finans sektörüne her zaman lazım olduğunu vurgulayan Alper bey, kendisi
de şirketinde iki genç aktüer çalıştırıyor. Mesleğini gençlere gönül
rahatlığıyla tavsiye edebileceğini söyleyen Alper bey, yaptığı işten elde ettiği
gelirin beklentisini karşıladığının da altını çizdi.
Alper ÜNLENEN - Aktüerler Derneği Başkan Yardımcısı
“Aktüer kendini iyi pazarlamalı”
Her mesleki alanda olduğu gibi
Aktüerya’da başarılı olmanın koşulu da kendini geliştirmekten geçiyor.
Aktüerlerin sayısı ihtiyacın çok altında olmasına rağmen, şirketler aktüer
seçimi konusunda oldukça dikkatli davranıyor. Sonuçta şirketin geleceğine yön
vermek için bilgi aldıkları kişiye güveniyor olmaları şart. Bu güveni sağlamak
için de ilk şart olarak işini gerçekten iyi bilen ve severek yapan biri olmak
gösteriliyor. Serbest çalışmayı ve kendi işinin patronu olmayı her zaman daha
iyi bir tercih olarak gördüğünü belirten Alper bey, bu sektörde tutulan bir
kişi olmanın en önemli kuralının kendini iyi pazarlamak olduğunu söyledi. Bir
aktüerin bir şirkette uzman olabileceği gibi, yeteneğine bağlı olarak genel müdür
de olabileceğini belirten Alper bey, aktüerin çalışırken baskı hissetmemesi gerektiğinin
de altını çizdi.
(Bu bir fotoğraflı haberdir)
Haber: Şahin ALP
Fotoğraflar: Şahin ALP
20 Mart 2015 Cuma
Bin bilsen de bir bilene DANIŞ
Bazılarımızın çoğu zaman sadece tabelasını okuyup
geçtiğimiz, fakat okul çağında çocuğu olanlar içinse çok şey ifade eden bir
kurum Milli Eğitim Bakanlığı’nın rehberlik ve araştırma merkezleri. Her ilde ve
ilçede bulunan, genellikle okullara yakın yerlerde kurulan bu merkezler,
öğrencilerin her türlü problemlerini çözmek ve onlara rehberlik etmek amacıyla
çalışmalar yürütüyor. Öğrencilere ailevi sorunlarından tutun da
derslerine, hocaları ve arkadaşlarıyla
ilişkilerine kadar her anlamda destek veriyor. Bir çok psikolojik danışmanın
çalıştığı bu kurumlarda, gençlerin ileriye dönük hedefleri ve meslek seçimleri
konularında da rehberlik hizmeti sunuluyor. Geleceğin yetişkin bireyleri olacak
okul çağındaki gençler, bu kurumlarda çalışan danışmanların tavsiye ve
bilgilendirmeleri ile ilerde yapmak istedikleri mesleklere karar veriyor.
Yeni mesleklerin okullardaki
gençlere tanıtımının yapılması, rehberlik öğretmenlerinin görevleri arasında.
Bunun yıllık planlamasını da mevzuat değişene kadar rehberlik ve araştırma
merkezleri yapıyordu. Ayrıca okullardaki rehber hocalar sene içerisinde
öğrencilere uyguladıkları testler ve anketlerle, hangi öğrencinin hangi alana
eğilimi olduğunu belirleyebiliyor, yetenekli olduğu taraflarını geliştirmesini sağlıyor.
Bu bağlamda biz de bu hafta hem okulda rehber öğretmenlik yapmış, hem de şu an
Şişli Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nde Psikolojik Danışman olarak görev yapan
Leyla Zerenoğlu ile bir röportaj gerçekleştirdik. 29 yıldır bu mesleği yapan Leyla
hanım, hem okulda rehber öğretmenlerin, hem de rehberlik ve araştırma
merkezinde kendilerinin öğrencilere meslek seçimiyle ilgili nasıl yardımcı
olduklarını ve yeni mesleklerin tanıtımı için ne gibi çalışmalar yürüttüklerini
anlattı.
Leyla hanım, Şişli Rehberlik ve Araştırma Merkezinde çalışıyor
Haber : Şahin ALP
Fotoğraflar : Şahin ALP
Kamera : Şahin ALP
(Bu bir multimedia haberdir)
13 Mart 2015 Cuma
Nükleer, doğru kullanıldığında hayat kurtarır
Eminim ki “nükleer” kelimesi benim gibi
herkesin zihninde olumsuz bir çağrışım yapıyordur. Genelde “enerji” kelimesi
ile yanyana kullandığımız ve faydalarından çok zararlarını öğrendiğimiz nükleer
kelimesi, “tıp” kelimesinin yanında kullanıldığında bu olumsuz çağrışım biraz
olsun yok oluyor. Nükleer aslında, atom
çekirdeği ile ilgili, çekirdeksel gibi anlamlara gelmektedir. Nükleer Tıp ise, canlılara verilen radyoaktif maddelerin yaydıkları ışınların
özel yöntemler ve cihazlarla dışarıdan sayımı, görüntü halinde izlenmesi ve
tanımlanması ile tehşis konulmasını sağlayan tıp dalı. Tıp öğrencilerinin gözdelerinden olan
Nükleer Tıp Uzmanlığı, günümüzde rağbet gördüğü gibi, geleceğin meslekleri
arasında da yerini almış durumda. Türkiye’de bu alanda uzmanlığını alan ilk
kişilerden biri ise Nükleer Tıp Uzmanı Doktor Mari Benli.
Türkiye’nin ilk nükleer tıp uzmanlarından
Doktor Mari Benli, İstanbul doğumlu,
Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı. Robbert College’den mezun olan Mari’nin
Nükleer Tıp alanına yönelmesi, 80’li yıllarda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeyken
gerçekleşmiş. Fizik, kimya ve matematik derslerine olan ilgisinden dolayı okulda
arkadaşlarının “Marie Curie” adını taktıkları Mari, tıp fakültesini bitirdiği
sene Cerrahpaşa’da Nükleer Tıp alanında uzmanlık verilmeye başlandığını
duyduğunda, hiç tereddüt etmeden bu alana yönelmeyi seçmiş. Tıp fakültesini
cerrah olma isteğiyle seçen Mari’nin bu alana yönelmesinde, annesinin söylediği
“Ben senin insan kesmeni istemiyorum kızım” cümlesi de etkili olmuş. Ülkemizde
Nükleer tıp alanının ilk uzmanlarından biri olan ve 35 yıldır bu alanda çalışan
Doktor Mari, bu tercihinden dolayı hiç bir zaman pişmanlık duymamış. Günümüzde
Florence Nighingale hastanesinde çalışan Doktor Mari, bugün Türkiye’nin en iyi
nükleer tıp uzmanları arasında gösteriliyor.
Kim demiş radyoaktif madde zararlıdır
Hastalıkların teşhisinde radyoaktif
maddelerin kullanımı temeline dayanan Nükleer tıp uzmanlığı, sağlık sektöründeki
diğer uzmanlık alanlarına göre daha tehlikeli olarak görülüyor. Ancak gerekli
önlemler alındığı ve kurallara uyulduğu sürece bu alanda çalışmak son derece
güvenli. Atom Enerjisi Kurumu da Nükleer tıp alanında çalışanlara yılda iki kez
kan sayımı ve yılda bir kez de cilt ve göz kontrolü yaptırıyor. Doktor Mari de,
uzun yıllar bu mesleğe devam etmesine rağmen, bugüne kadar bununla ilgili herhangi
bir sağlık problemi yaşamadığını ifade etti. Ancak hamile olan ve bu alanda
çalışan kadınların dikkatli olmaları konusunda da uyardı.
Nükleer Tıp Uzmanı aranıyor
Dünya ile neredeyse aynı anda Türkiye’de
de uzmanlık verilmeye başlanan Nükleer tıp alanında uzman ihtiyacı kolayca
kapanacak gibi görünmüyor. Günümüzde ülkemizdeki çalışma alanı kısıtlı olmasına
rağmen, Nükleer Tıp uzmanlarının sayısının da oldukça düşük olması, Tıp
öğrencilerinin bu alana eğilmelerinde başlıca sebeplerden biri. Doktor Mari,
genç meslektaşlarının bu alanda uzmanlaşmayı seçmeleri halinde pişman
olmayacaklarının altını çizdi. Çalışma koşullarının son derece rahat olduğunu
belirten Mari, bu alanda genellikle nöbet sistemi olmadığı için insanı çok
fazla zorlamadığını ifade etti. Ancak gençlerin uzmanlaşmak istedikleri alanı,
çalışma koşullarını görerek karar vermeleri gerektiğini vurgulayan Mari, diğer
türlü bir uzmanlık alanına başlamanın hayal kırıklı ile sonuçlanacağını
belirtti.
Teknolojiye adaptasyon önemli
Teknolojideki gelişmelere bağlı olarak
nükleer tıp alanında kullanılan cihazlar da gün geçtikçe daha da gelişiyor.
Radyoaktivite sayıcıları, Gamma Kamera ve PET-CT gibi aygıtlatın kullanıldığı
nükleer tıp alanında uzmanlaşmak isteyen gençlerin teknolojiye meraklı
olmaları, bu alanda kendilerini geliştirmeleri konusunda kendilerine büyük
fayda sağlıyor. Daha bilgisayarların günlük hayatta kullanılmaya başlamadığı
dönemde bu alanda uzmanlık alan Doktor Mari, fizik, kimya ve matematik’te
olduğu kadar teknolojik gelişmeleri takip ve bu gelişmelere adaptasyon
konusunda da oldukça iyi olduğunu söyledi. Çok fonksiyonlu hesap makinaları
kullanırken, bir anda bilgisayar kullanımına geçtiğini belirten Mari, nükleer
tıp uzmanı olmayı düşünenlerin teknolojiye adaptasyonlarının da çok iyi olması
gerektiğinin altını çizdi.
Doktor fedakar olmalı
Tıp fakültesinde öğrenim
gören tüm gençlere, uzmanlık için nükleer tıp alanı en iyi seçimlerden biri.
Özellikle kendisine ve ailesine vakit ayırmak isteyen, sağlık sektöründe temiz
ve rahat bir ortamda çalışmak isteyenlerin en gözde alanlarından. Tüm genç
meslekteaşlarına tereddütsüz bir şekilde bu alanı önerebileceğini söyleyen
Doktor Mari, gelecekte bu alanda daha çok uzmana ihtiyaç duyulacağı görüşünde.
Uzmanlığını bu alanda yapacak olan kişilerin ekonomik yönden bir kaygılarının
olmaması gerektiğini ve beklentilerini karşılayabilecek bir ücretle çalışmaya
başlayabileceklerini belirten Mari, işini severek yapan herkesin başarılı
olabileceğine ve ekonomik kaygılar taşımayacağına inandığını ifade etti. Mari,
genç meslektaşlarına son öğüt olarak ise şu önemli noktayı hatırlattı: “Tıp
okumayı seçiyorsan, fedakar olacaksın.”
Haber : Şahin ALP
Fotoğraflar : Şahin ALP
Haber : Şahin ALP
Fotoğraflar : Şahin ALP
(Bu bir fotoğraflı haberdir)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)